Sağlık Bakanlığı verilerine göre son 5 yılda antidepresan reçetelerinde yüzde 30’un üzerinde bir artışın yaşandığı ülkemizde, 2024 yılında yayımlanan rapora göre nüfusun yaklaşık yüzde 38’i ruhsal bir hastalıkla mücadele ediyor.

Son yıllarda Türkiye genelinde, özellikle de büyük ve yoğun tempolu şehirlerde antidepresan kullanımında belirgin bir artışın gözlemlendiğini ifade eden Psikolog Zeynep Yengil, bu artışın, yalnızca tıbbi bir veriye değil, aynı zamanda toplumun ruhsal yapısındaki değişimlere de işaret ettiğini belirtti.

İnsanların giderek daha fazla psikiyatriye ve psikoloğa başvurduğunu kaydeden Yengil, bu durumun, bireylerin psikolojik desteğe olan farkındalığının arttığını gösterirken, bir yandan da ruhsal dayanıklılığın sınırlarına gelindiğini ortaya koyduğunun altını çizdi.

Psikolojik desteğin önemi her geçen gün artıyor

Son dönemlerde yapılan araştırmaların, Türkiye’de antidepresan kullanımında ciddi bir artış yaşandığını ortaya koyduğunu söyleyen Yengil, ‘’Sağlık Bakanlığı verilerine göre son beş yılda antidepresan reçetelerinde yüzde 30’un üzerinde bir artış gözlenmiştir. Uzmanlar, bu artışın yalnızca depresyon oranlarındaki yükselişle değil, aynı zamanda insanların psikolojik yardım alma konusundaki farkındalıklarının artmasıyla da ilişkili olduğunu vurgulamaktadır. Ancak bu tablo, toplumun ruhsal olarak giderek daha fazla zorlandığının da bir göstergesidir. Ayrıca 2024 yılında yayımlanan bir rapora göre Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 38’i ruhsal bir hastalıkla mücadele etmektedir. Bu oran, ruhsal dayanıklılığın giderek azaldığını ve psikolojik desteğin öneminin her geçen gün arttığını ortaya koymaktadır’’ ifadelerini kullandı.

Psikolojik açıdan bakıldığında, antidepresan kullanımındaki yükselişin; kronik stres, duygusal tükenme ve toplumsal baskının bir sonucu olarak değerlendirilebileceğini sözlerine ekleyen Yengil, ‘’Günümüz insanı, sürekli üretme, başarılı olma ve güçlü görünme zorunluluğu altında yaşamaktadır. Bu durum, bireyin duygusal ihtiyaçlarını geri plana atmasına, içsel sinyalleri fark edememesine ve zamanla depresif belirtiler göstermesine yol açmaktadır. Antidepresanlar, bu belirtilerin kontrol altına alınmasında etkili olsa da, asıl ihtiyaç çoğu zaman bireyin yaşam dengesini ve içsel anlamını yeniden kurabilmesidir’’ dedi.

Gaziantep gibi illerde duyguların ifade edilmesi çoğu zaman zorlaşıyor

Ruhsal iyi oluşun yalnızca biyolojik değil, psikolojik, sosyal ve kültürel boyutlarının da bulunduğunu aktaran Yengil, ‘’Özellikle Gaziantep gibi geleneksel yapının hâlâ güçlü olduğu şehirlerde, duyguların açıkça ifade edilmesi çoğu zaman zorlaşmaktadır. “Güçlü durmak” ya da “dert anlatmamak” gibi toplumsal öğretiler, bireylerin içsel sıkıntılarını bastırmasına neden olmaktadır. Bu bastırma hali uzun vadede kaygı, uykusuzluk, sinirlilik, değersizlik hissi gibi belirtilerle ortaya çıkabilmektedir. Bu noktada, psikolojik destek alma davranışının artması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Çünkü terapi, bireyin yalnızca belirtilerini hafifletmeyi değil, düşünce, duygu ve davranış düzeyinde farkındalık kazanmasını hedefler. Antidepresan tedavisi, çoğu zaman terapiyle birlikte yürütüldüğünde en etkili sonuçları verir. İlaç, biyokimyasal dengenin sağlanmasına yardımcı olurken, psikoterapi; bireyin stresle baş etme, duygusal düzenleme ve ilişkisel becerilerini güçlendirir’’ açıklamasını yaptı.

Terapiye başvuruda gecikilmesi iyileşme sürecini geciktiriyor

‘Ruhsal sorunların artışı, modern yaşamın getirdiği hız, yalnızlaşma ve belirsizlik duygusuyla da ilişkilidir’ diyen Psikolog Yengil, ‘’İnsan ilişkilerinin yüzeyselleşmesi, sosyal medya etkisiyle sürekli bir kıyaslama hâlinin yaşanması ve ekonomik baskılar, bireyin psikolojik dayanıklılığını azaltmaktadır. Bu durum, özellikle genç yetişkinlerde ve çalışan kesimde yoğun şekilde gözlemlenmektedir. Gaziantep özelinde değerlendirildiğinde, aile bağlarının güçlü olmasına rağmen bireysel alanın sınırlı kalması, birçok kişide bastırılmış öfke, suçluluk veya yetersizlik duygularına yol açabilmektedir. Bu da psikolojik destek ihtiyacını artırmaktadır. Ancak terapiye başvurmanın hâlâ zaman zaman “utanılacak bir durum” gibi görülmesi, iyileşme sürecini geciktirmektedir’’ değerlendirmesinde bulundu.

Çağrıyı doğru okumak, toplum olarak ruhsal iyilik hâlini güçlendirin ilk adımı

Psikolog Zeynep Yengil, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: ‘’Toplumun ruhsal sağlığını güçlendirmek için öncelikle duyguların ifade edilmesinin doğal olduğu, psikolojik destek almanın ise bir zayıflık değil, yaşamın bir parçası olduğu anlayışının yaygınlaşması gerekmektedir. Antidepresan kullanımındaki artış, aslında bireylerin sessizce dile getirdiği bir yardım çağrısıdır. Bu çağrıyı doğru okumak, toplum olarak ruhsal iyilik hâlini güçlendirmemizin ilk adımı olacaktır.’’

Kaynak: Hüseyin KARATAŞ