Bir öğretim üyesi ile sohbet ederken, öğrencileriniz arasında iyi ve hevesli olanlar vardır dedim.

Maalesef çok az diye yanıt verdi.

Çok az olduklarını biliyorum.

Diplomaya odaklı, seçtiği üniversiteyi mecburen okuyan o kadar çok genç var ki!

Dolayısıyla bir gün mezun olduklarında onlar da yaptıkları işi düzgün yapamayacaklar.

Kurumlar, bu yaptığı işi düzgün yapmayanlar yüzünden adeta çürümüş vaziyette.

İşini düzgün yapan da bir süre sonra farklı bir muamele görmediğini düşünüp, o da boş veriyor.

Bir müesseseye gidiyorsunuz, bir iş yaptıracak veya hizmet alacaksınız. İstenen parayı ödüyorsunuz, ancak kaliteli hizmet alamıyorsunuz.

Çoğu müessesede bir kontrol mekanizması yok. Yapılan iş düzgün yapıldı mı yapılmadı mı diye kontrol edecek.

Yani para verip yaptırdığınız işi sıkı kontrol etmek de size kalıyor.

Herkesin yaptığı işi geçiştirmeye çalışması, düzgün yapmaması toplumsal kaliteyi düşürüyor.

Ve hepimiz bir süre sonra kalitesizliği kanıksıyoruz. Bu ülkede bundan fazlası olmaz düşüncesi ağır basmaya başlıyor.

Bu durum topyekun toplumsal yaşamımızı ve geleceğimizi etkiliyor.

Oysa herkes yaptığı işi düzgün, en iyi şekilde yapmaya çalışsa kalitemiz artacak.

Ama artık ne yazık ki kalite kalmadı. Gidişimiz hayra alamet değil!