İnsanlık tarihi, bilmenin peşinden giden bir yolculukla örülmüştür. Bilmek, yalnızca gözle görmek veya tecrübe etmek değil, aynı zamanda hakimiyet, sorumluluk ve seçimle birlikte gelen bir güçtür. Bu bağlamda, İbranicede Adem’in yasak ağacı, Latince’de "malum" kelimesi ve Türk mitolojisinde Yada Taşı ele alınacaktır.
Tevratta “Kadın, ağacın yemeye, göz alıcı ve bilgelik kazandırmaya elverişli olduğunu gördü; meyvesinden aldı ve yedi. Yanındaki kocasına da verdi, o da yedi.” denmektedir. Kadının dişil olan değil de işleyici- yaratıcı anlamıyla beden-nefs anlamında olduğu anlaşılmaktadır.
Kuranı Kerimde Araf suresi 19. Ayette ise Adem ve eşine, Havva’ya “cennette istediğinizi yiyin ama şu ağaca (secere) yaklaşmayın sonra zalimlerden olursunuz” denmiştir. (Zalim: Haksızlık yapan adil olmayan anlamındadır) uyarısında bulunulmaktadır.
İbrahim Suresi 24 -26 Ayette: “Güzel bir sözün durumu, kökü sağlam, dalları göğe uzanan güzel bir ağacın durumuna benzer” denmiştir. Kötü söz de kökü yerden koparılmış kararı olmayan bir ağaca benzetilir
Beden ve can birbiri ile evlidir. Yani can bedeni beden de canı yaratır. Bunun dışa vurumu kadın ve erkek bedenidir. İkisinin birliği de insanlık ağacının meyvesi olan yeni bir insanın varoluşudur. Bu insanın haksızlık yapıp kan dökeceği uyarısı ise hayırda şer şerde hayır olabilir uyarısı ile sonuçlandırılarak yaşamsal devamlılığın birbirine dönüştüğü; varoluş ile bağlantılı bilginin farkındalık ve idrak uyandıracağı bu bağlamdan kopuk sözün ise kötülük (olumsuzluk-karanlık) getireceği belirtilmektedir.
Tevratta Ademin iki evladı Ademin Kabil (Cain) ve Habil (Abel) olarak geçer. Yetenek ve sevgi-boşlukta olan. Kuranda ise iki Adem evladı zaman ve mekan bağlamından kopartılarak her dünyaya gelenin aynı serüvenden sorumlu olunduğu anlatılır
Bakara Suresi 30. Ayette: … Melekler yeryüzünde bozgunculuk yapıp kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. Allah: Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim dedi.” Buyurmuştur.
Tevrat ve Kuranı kerimdeki ayetlerden insanın varoluşu itibariyle sembol olarak ağaca benzetildiği ürettiğinin de bilme- bilgi olduğu, bilmenin de insana sorumluluk ve bela getirdiği anlatılmaktadır. Sokrat: Bilgi güçtür. Ama bazan güç, sorumluluk ve belayı beraberinde getirir diyerek aynı düşünceyi dile getirmiştir.
Âdem de varoluşunda nasıl nefes üfürülerek dirildi ise aynı nefes ile ile kendi özündeki nefesin sahibi olanın farkındalığına gelerek kendini örttü. Hem Adem (yokluk) hem de beden kıyafeti ile örtülerek bireyselliğe dönüşmüştür.
İnsan bir yandan geri cennete dönmek için çalışırken bir yandan da bilgi ile ölümsüzlüğü aramaktadır.
Yasak bilgi, insanın hem kudret hem de sorumlulukla karşılaştığı yani sorumluluk alarak yaptığını yaşamasını gerektiren bir metafor olarak karşımıza çıkmaktadır.
Latince’de "malum" kelimesi hem elma hem de kötülük anlamına gelir. Bu dilsel çakışma, Batı geleneğinde Adem’in yasak meyvesinin elma olarak yorumlanmasına yol açmıştır. İslam geleneğinde bu meyve buğday, incir nar ile simgelenir. Bilgi, bilinenler her zaman masum değildir. Kullanımı, kişinin kaderini belirler.
Türk mitolojisinde ya da Taşı, doğayı yönlendirebilen kutsal bir nesnedir. Sadece özel bilgiye sahip kamlar ve kağanlar taşın gücünden yararlanabilir. Yanlış ellerde taş felaket doğurur. Ya da Taşı, bilginin uygulanabilirliği ve doğrudan etkisini simgeler. Dilimizdeki “ya da” seçenek, olasılık bildirici bir bağlaçtır. Bilinenin, kabul edilenin dışında bilinebilir hakikatler olduğunu anlatır.
İbranice "ya da" "bilmek, tanımak" anlamına gelir. "Bilmeyi nasıl biliyorum?" sorusu, insanın bilgi kapasitesinin değil bilen olduğunun farkına varmasıyla sonuçlanan bir süreci başlatır.
Bu süreci işleten insan bilginin, bildiklerinin hapisliğinden kurtularak iyi ve kötünün sınırlarını test edip nerde ne zaman ne kadar ve niçin kullanacağını farkına gelerek bilginin uygulanabilirliğine şahitlik edip aslına erer.