Bireyin evreni ve yaratıcısını anlamaya çalışması, tarih boyunca hem felsefenin hem de tasavvufun temel uğraşlarından biri olmuştur.

Bugünkü tartışmalarımız, yaratıcı, varlık ve yasa kavramlarını bir bütün olarak ele almayı hedeflemektedir.

Yaratan, yaratılanın içindedir sözü, yaratıcı ile yaratılan arasındaki bütünleşmeyi vurgular. Bundan evrenin her zerresi, her canlı ve her eylem, yaratıcıya bağlıdır ve O’nu işaret ettiği anlaşılmaktadır.

Bu bağlamda yaratıcı, sadece dışarıda gözlenen bir varlık değil, aynı zamanda tüm varlığın özünde mevcuttur.

Buna bağlı olarak, “Yaratıcı ve düzenleyici Allah’tan başka varlık var mıdır?” sorusu önem kazanır. Eğer yaratıcı mutlaksa, O’ndan bağımsız bir düzenleyici veya yaratıcı düşünülemez. Diğer tüm varlıklar, O’nun isim ve sıfatlarının tecellileridir; kendi başlarına bağımsız bir yaratıcı güç taşımazlar.

Zât, özellikle tasavvuf literatüründe mutlak ve kavranamaz öz anlamında kullanılır. Zât-ı mutlak, içi boşaltılmış bir kavram olarak tanımlanabilir. Yani belirli bir mekânda veya zamana ait olmadığı gibi varlığı kendi başına olmayan, her şeyi temelinde ve işleyişinde kavrayıcı olarak ortaya çıkar.

Bunu bir makam örneğiyle açıklayabiliriz: Makamın kendisi işlevini sistemin eylemleriyle kazanır. Makamdaki kişi sadece sembolik bir taşıyıcıdır. Bu durumda kudret ve anlam, kişinin kendisinde değil, makamın bağlı olduğu sistemdedir. Benzer şekilde yaratılmış varlıkların varlığı da hakikatte Mutlak Zât’ın tecellisinden başka bir şey değildir.

“Allah” lafzının bir zât değil, yazılmış olduğu Arap harfleri ile yaratılış noktasında tüm varoluşu kapsayan bir temsil olduğu değerlendirilmektedir.

Bireyler, bütünden var olduğu için esmaların eylemsel etkisi altında olduklarından kendilerini kapsayanın etkisini ancak mana anlamıyla hissederler.

Evren, bir sistem olarak düşünüldüğünde, işleyen tek bir yasa vardır. Bu yasa, tasavvuf literatüründe “Vahdet” veya “Sünnetullah” olarak ifade edilir.

Fizik ve biyoloji açısından ise evrensel yasalar bütünüdür. Görünürde farklı yasalar ve düzenler olsa da bunların hepsi tek kaynaktan yayılan tecellilerdir.

Birey bu yasa ile uyumlu yaşadığında denge ve huzur içinde olur. Evrensel yasa ile uyumsuzluk, kaos ve düzensizliğe sebep olur.

Bu bağlamda, evrendeki tüm düzen, yaratıcıya bağlıdır ve yaratıcıdan bağımsız bir yasa düşünülemez. Yaratılanların bağlı olduğu farklı yasalar, yalnızca Mutlak Zât’ın yansıma biçimleri olduğu anlaşılmaktadır.

Bütün kavramlar, insanın varlık ve yaratıcı anlayışında bir bütünlük oluşturur.

Evrenin işleyişinde tek bir emir-yasa olduğu Kuran’da belirtilmiştir. O da “ol-oluş” Her şey bu yasaya uygun olarak işler.

Bireyler, oluş içindeki tecellilerin görünüp bilinir olmasını sağlayanlar olarak anlam kazanıp ayna olmaktadır.